Dolar 32,6000
Euro 34,8429
Altın 2.494,51
BİST 9.535,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 21°C
Sal 22°C

TEMEL NEDEN PLANSIZLIK

Covid-19 salgını koşullarında Türkiye ve Samsun İlindeki tarım ve gıda sektörünün durumuna ilişkin Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Bozoğlu aşağıdaki değerlendirmelerde bulundu.

TEMEL NEDEN PLANSIZLIK
REKLAM ALANI
14 Mayıs 2020 19:58 | Son Güncellenme: 14 Mayıs 2020 20:59

Dünya’da Covid-19 salgınıyla mücadele ediyor. Ülkemizde de yoğun bir şekilde süren Covid-19 mücadelesi, sadece sağlık alanında değil, aynı zamanda üretim ve tarım alanlarında görülmektedir. Peki, bu süreç nasıl ilerliyor? Türkiye, tarım alanındaki mücadeleden nasıl sonuç alacak? İki verimli ovayı sınırlarında bulunduran Samsun’un stratejik olarak önemi nedir?
Korona sonrası Türkiye ile ilgili genel görüşler ikiye ayrılmış olsa da ortak kanı; salgının ardından bizleri gıda ürünleri konusunda zorlu bir sürecin beklediği yönünde. Korona virüs sürecinde devletin tarımsal destek noktasında üreticiye sunduğu imkânlarla birlikte mazot, gübre, elektrik gibi temel giderlerin maliyetlerindeki artışlar hala önemli sorunları oluşturmaktadır. Tarım sektöründe kullanılan girdilerin fiyatlarında ürünlerin fiyatlarına göre daha yüksek artışların yaşanması üreticileri olumsuz etkilemektedir.
“TÜRKIYE’NİN ÖNEMLİ BİR TARIMSAL ÜRETİM POTANSIYELİ VAR”
55Yenigün Gazetesi muhabirine değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Mehmet Bozoğlu öncelikle Türkiye’nin tarım ve gıda sektörü hakkında bilgiler verdi. Bozoğlu, “Türkiye’nin 78 milyon hektarlık bir yüz ölçümü var ve bunun da ancak yaklaşık 38 milyon hektarlık kısmından tarımsal üretim amacıyla yararlanılabilmektedir. Yani mevcut arazi varlığının yaklaşık yarısında (%48,7) tarımsal üretim yapılabilmektedir. İşlenen tarım arazisi miktarı 1990 yılında 28 milyon hektar iken, 2019 yılında işlenen tarım arazisi yaklaşık 5 milyon ha azalarak 23 milyon hektara düşmüştür. Artan nufüs ve gıda talebine rağmen gıda üretiminin gerçekleştirildiği temel girdi olan tarım arazilerinde yaşanan bu azalış sektörün önemli bir sorun alanını teşkil etmektedir. Türkiye’de malumunuz çok farklı iklimler var. Yazı kışı birlikte yaşadığımız bölgelerimiz bulunmaktadır. Farklı iklim özelliklerinin yaşanması, bu coğrafyada çok çeşitli ürünlerin yetiştirebilmesine imkan sağlamaktadır. Bitki çeşitliliğimiz (biyoçeşitliliğimiz) de çok fazla olup, sadece Türkiye’ye has 3 bin civarında endemik bitki türümüz bulunmaktadır. Var olan doğal ve beşeri kaynaklarımız, Türkiye’ye önemli bir üretim potansiyeli sağlamaktadır. Tarımsal üretimimizin parasal değeri, diğer Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırdığımız zaman birinci sıradayız.” diye konuştu.
“HER İLE NASİP OLMAYAN BİR NİMET”
Girdi fiyatlarındaki çok yüksek artışların Samsunlu çiftçilerin önemli bir sorunu olduğunu vurgulayan Bozoğlu, “20022019 döneminde cari olarak gübre fiyatlarında 6 kat, mazot fiyatlarında ise 5 kat artış olmuştur. Dolayısıyla bu da, tarımsal üretimdeki karlılığı azaltmaktadır. Devlet, tarım sektörüne bütçe imkanları çerçevesinde farklı şekillerde destekler sağlamakta ve özellikle son yıllarda bu destekleri önemli miktarda artırmıştır. Şöyle ki; devlet tarım sektörüne alan bazlı, yem bitkisi cari rakamlarla 2002 yılında 1.8 milyon TL’lik destek vermişken, bu desteği 2019 yılında 10 milyar TL’ye çıkartmıştır. Hatta diğer tarımsal destekler de eklendiğinde 2020 yılında sektöre 20 milyar TL’lik bir kaynak ayrılmıştır. Samsun’da iki ovamız var. Her İle nasip olmayan bir nimet bu. Çarşamba Ovasının büyüklüğü 89 bin 500 hektar olup, bunun yaklaşık yarısı da Bafra ovasının büyüklüğüdür. Çarşamba Ovasının yüzde 30’u tarım amacıyla kullanılamıyor, yüzde 70’inden yararlanabiliyoruz.” ifadelerini kullandı.
“ÜRETİMDE PLANLAMA YOK”
Samsun’da üretimin tek sorunun girdi fiyatları olmadığını söyleyen Bozoğlu, “Tarım işletmelerinin arazisi yetersiz ve çok parçalı, sulama, drenaj ve sermayeleri yeterli değil. Üretimde planlama yok. Üreticilerimizin mesleki olarak bilgi ve uygulamalarında yetersizlikler var ve dolayısıyla teknik anlamda üreticimizin bilgi ihtiyaçları var. Bununla birlikte, küresel ölçekte yaşanan iklim değişikliği bölge üreticilerini de etkilemektedir. Covid 19’in dışında, dünya’da gıda üretim ve dağıtımında yaşanan sıkıntıların da etkisiyle gıda fiyatları artıyor. Bunda iklimsel dengesizliklerin etkisi söz konusu. Samsun’da özellikle meyve ve sebzeleri işleyecek sanayi tesisi eksikliğinin de etkisiyle ürün kayıpları yüksek. Yine tespit ettiğimiz önemli bir sorun “tarımdaki nüfus yaşlanıyor”. Genç nüfus tarımda kalmak istemiyor. Sektörün sürüdürlebilirliğini sağlayabilmek adına özellikle genç nüfusu kırsal ve tarım işletmelerinde tutulabilmesi çok elzem bir konu. Samsun İlindeki düşük tarımsal verimliliğin en temel nedenleri; üretimde yeterli ve kaliteli girdilerin uygun bir şekilde kullanılmaması veya kulanılamamasıdır. Tarımsal verimliliğin artırılabilmesi ise sulama altyapıların yagınlaştırılması ile birlikte üreticilerin yüksek verim ve kaliteli ürünleri sağlayacak girdiler ve mesleki teknik bilgiye erişimlerini sağlayacak önmellerin alınmasını gerektirmektedir.” dedi.

“ARZULADIĞINIZ YÖNTEMLERLE TARIMI DESTEKLEYEMİYORSUNUZ”
Bozoğlu, “Tarımsal destekleme politikaları İllere göre değil, ülke geneline göre düzenleniyor. Ülkenin genel şartları, uluslararası taahhütler ve bütçe imkanları gibi hususlar dikkate alınarak belirlenmektedir. Bununla birlikte; son yıllarda havza bazlı destekleme yaklaşımı uygulanmaya çalışılmaktadır. Üreticilere alan bazlı ödeme, prim (fark) ödemesi, hayvancılık destekleri, kırsal kalkınma destekleri, kredi sübvansiyonu vb destekler çok farklı düzeyde sağlanmaktadır. Bu tarımsal desteklerin ürteticileri harekete geçirmekte ve üretimi yönlendirmektedir. Bununla birlikte, tarımsal desteklerin daha etkin olarak verilmesi halen tartışılan önemli bir gündemi oluşturmaktadır. Bizde şu anda tarımsal desteklemeler büyük ölçüde alan bazlı destek şeklinde verilmektedir. Bununla birlikte, dışarı karşı düşük korumanın olduğu ve üretimde yetersizliğin yaşandığı yağlı tohumlar ve bazı hububat ürünlerine prim (fark ödeme) desteği sağlanmaktadır. Hayvan başına ve yem bitkilerine sağlanan desteklerin etkisiyle son yıllarda büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı ve üretiminde önemli artışlar yaşanmıştır. Tarım sektörünün belirli alanlarına sağlanan kredinin faizinin bir kısmını ya da tamamını devlet sübvanse etmektedir. Özellikle fark ödemeleri başta olmak üzere alan bazlı ödemeler ve hayvancılık destekleri uluslararası kuruluşlar tarafından üretim ve ticareti bozucu etkileri nedeniyle takip edilmekte, sübvansiyon soruşturmalarına ve ticaret pazarlıklarına konu edinmektedir. Dolayısıyla tarım sektörüne üretimi ve ticareti olumsuz yönde etkilemeyecek destekler verin diyorlar ve bu yönde destekleme politikalarının uygulanmasını sağlamaya çalışıyorlar. Yani; çiftçiye doğrudan gelir desteği verin, ama bunun üretimle bağlantısı olmasın isteniyor. Verilen tarımsal desteiğin çiftçinin üretimini arttırmamasıve ürün fiyatıyla ilişkili olmaması istenmektedir Böyle gerçekler de var. Dolayısıyla istediğiniz şekilde ve düzeyde desteği tarıma veremiyorsunuz. Kısıtlamalar var. Eliniz kolunuz bir anlamda bağlı” dedi.
Dünya ve ülkede yaşanan veya yaşanacak bir krizin ülkemizi de etkilememesi mümkün değildir. Böyle bir etki söz konusu olacak fakat, etkinin düzeyinin düşük olacağını aktaran Bozoğlu,”Eğer üreticiler tarlasına, bahçesine, serasına, ahır ve kümesine gidebilecek ve gerekli girdileri yeterince kullanarak ve de kültürel işlemleri yapabilecekse Türkiye’nin gıda kriziyle çok fazla açlıkla karşı karşıya kalması beklenme. Kaldı ki; tarımda işin özü itibariyle öyle ben tarlaya, bahçeye ve ahıra gitmiyorum deme lüksü de yok.” diye aktardı.

“DÜNYA’DA TARIM ÜRÜNLERİ İHTİYAÇLARI DEĞİŞİYOR”
Kaynaklarımızın geniş olmasına rağmen tükenebilir olduğunu hatırlatan Bozoğlu, “Tarım arazileri, amaç dışı kullanımlar dolayısıyla azalıyorlar. Nüfusumuz çoğalıyor, yabancı turistlerimizin sayısı artıyor, ihracatımız artıyor. Yani talep artarken, arzı gerçekleştirdiğimiz tarım alanı azalıyor. Toplumun artan ihtiyaçlarını karşılaştıracak şekilde üretim gerçekleştirmek zorundayız. Dünya’da tarım ürünleri ihtiyaçları değişiyor. Dolayısıyla insanların algılarının duyarlılıklarının değişmesi ve devletinde insan sağlığını çevreyi korumaya yönelik ve devletinde insan sağlığını ve suları korumaya yönelik önlemler politikalar izlemesinin etkisiyle Türkiye’de iyi tarım uygulamaları ve organik tarım uygulamaları yapan üretici sayısı, üretim alanı ve miktarında önemli artışlar var fakat, bu üretim sistemlerinin toplam içerisinde payı çok fazla değil.” diye konuştu.

Samsun, Karadeniz Bölgesi’nin en önemli tarım merkezlerinden birisi. Ulusal ve Uluslararası karayolu bağlantıları, üç ticaret limanı, uluslararası havaalanı ve demir yolu gibi ulaşım imkânlarını içerisinde barındırdığı gibi Çarşamba ve Bafra ovalarına da ev sahipliği yapmaktadır. Samsun Valisi Osman Kaymak’ın; “Bafra ve Çarşamba ovaları Türkiye’nin gıda deposu” söylemi de aslında Samsun’un Türkiye için ne kadar önemli bir şehir olduğunu göstermektedir. Samsun İlinin tarım alanında potansiyeli göz ardı edilemeyecek durumdadır.

Haber/Asel Sema UĞURLU

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.