Medyanın içerisinde bizim yerimiz
Asel Sema UĞURLU’nun kaleminden..
Eminim her birimiz medyanın yeri geldiği zaman birçok bilgiyi sakladığını, manipülasyona uğrattığını yahut bir takım ideolojililerin propaganda aracı olarak kullanıldığını düşünmüşüzdür. Hoşumuza gitmeyen bir haberde ya da yakın hissettiğimiz ideolojik yapıya uygun olmadığında…
Sizlere bunlara kuruntu demeyeceğim. Şüpheleriniz doğru. Zaten kim tam olarak objektif olabilir ki? Bunu kötü ya da aksi bir yönde söylemiyorum. Eğer haber doğasına uygun bir şekilde yazılırsa verilebilecek en yalın haliyle verilmiş olur zaten. Dikkat edin ‘objektif’ demiyorum ‘yalın’ kelimesini kullanıyorum. Bu konuda iletişim uzmanları yıllarca akademik makaleler yazıp üzerine araştırmalar yapmış.
Ortaya ise haber yazım kuralları, ilkeleri ortaya çıkmış. Şunu demek istiyorum, insan olarak doğamız gereği yetiştiğimiz koşullar, yaşadığımız olaylar yani karakterlerimiz farklı. Hal böyle olunca her birimizin tek bir olaydan çıkardığı sonuçlar da farklı farklı oluyor. Misal kendi kişisel hayatlarımızdan düşünelim, iki arkadaşımız arasında bir tartışma olduğunda ve her ikisini ayrı ayrı dinlediğimizde gerçekleşen tek bir olay olmasına rağmen iki farklı sonuç ile karşılaşıyoruz.
Haber de, insan ürünü olunca haliyle sizlere ulaşana kadar birçok denetimden geçiyor. Bazı yerleri kırpılıyor. Bazı kısımları parlatılıyor. Bazıları ise fark edilemeyecek kadar sessizce söyleniyor. Ancak tam bu noktada parantez açmak istiyorum. Bütün medya kuruluşları böyle yapıyor diyemediğimiz gibi, yok yahu olur mu öyle şey de diyemeyiz. Tabiri caizse insan ürünü olan bu bilgi ağının içerisinde ‘eşeğimizi sağlam kazığa bağlamak’ zorundayız. Tüm bu bilgi kirliliği içerisinde doğru bilgiye ulaşabilmek için her birimizin birer “medya okuryazarı” olma zorunluluğu vardır.
Peki, nedir bu medya okuryazarlığı. Kısaca anlatacak olursak, medyanın bize sunduğu ürünü sadece tüketmek değil, aynı zamanda da üretim sürecine dahil olmayı kapsamaktadır. Medya okuryazarı olabilmek için ise, yani medyanın manipülatif yapısına karşı kendimizi nasıl koruyabiliriz. Yapılacak ilk iş bilinçlenmek. Gelen bilgiyi koşulsuz şartsız kabul etmemekten ve bir haberi birden fazla kaynaktan okumaktan bahsediyorum. Hangi bilgiyi nereden aldığınıza dikkat edin! Tanıyın okuduğunuz kaynakları izlediğiniz kanalları, takip ettiğiniz insanları… Böylece altında yatan ideolojiyi de çözümleyebilirsiniz.
Deneyim elde edin. Ne kadar çok okur ve izlerseniz o kadar fark etmeye, dikkat etmeye başlarsınız. Unutmayın, bakmak ve görmek farklı şeyler. Mevcut olan medya yahut reklamlar ise sizin görme yeteneğiniz ile oynamak ile kalmaz beş duyu organınızın algısı ile oynar. Bu yüzden bize kalan tek şey ise sezgilerimiz olur. Şüphe duygusu doğruya ulaştırır. Bu konuda sizlere Black Mirror adındaki dizinin 3. sezondaki 5. bölümünü şiddetle tavsiye ederim.
Velhasılıkelam, bak şöyle yapıyorlar böyle yapıyorlar diyeceğimize, kendi kendimizi eğitmeliyiz. Böylece oturduğumuz yerde yemeğimizi sevmediğimiz için söylenen ancak yemeye devam eden çocuklar olmayı bırakabiliriz ve istediğimiz yemeğin önümüze gelmesini sağlayabiliriz.